İBB Başkan Adayı İdris Şahin’den İmamoğlu ve Kurum’a sarı kart

POLİTİKA 12.03.2024 - 09:47, Güncelleme: 12.03.2024 - 09:47 1422+ kez okundu.
 

İBB Başkan Adayı İdris Şahin’den İmamoğlu ve Kurum’a sarı kart

Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı İdris Şahin, basın mensupları ile bir araya geldi. Şahin, siyasetin gündeminde ses getirecek ifadeler kullandı.
DEVA Partisi İstanbul İl Başkanlığı'nda düzenlenen programa; Genel Başkan Yardımcısı Candan Karlıtekin, İBB Başkan Adayı İdris Şahin, İl Başkanı Ali Hakan Ağaoğlu ve çok sayıda basın mensubu katıldı. İDRİS ŞAHİN: “SİYASETİ HEP SİZİN İÇİNİZDE, HALKIN ARASINDA YAPTIM” “Siyaseti kısa vadeli bir iş olarak hiç görmedim. Hep uzun vadeli hareket ettik. Siyaseti de hep sizin içinizde, halkın arasında yaptım. Bu süreç içerisinde çok önemli komisyonlarda görevler aldım. 2012’de darbe ve muhtıraları araştırma komisyonu, 2013’te çözüm sürecinin sözcülüğü bize aitti. Akabinde DEVA Partisi’nin sözcülüğünü yaptım. 1 dönem iktidar partisinde, 1 dönem de DEVA Partisi’nde milletvekilliği görevlerinde bulundum.” İSTANBUL’DA 9 KADIN ADAY “Biz hazırız. İstanbul’u yönetecek kadrolara sahibiz. Ehliyetli ve liyakatli kadrolarımız var. İstanbul’un 39 ilçesinde de adayımız mevcut. Bunlardan 9 tanesi kadın aday. Ulusal basında AK Parti, CHP, İYP Parti’nin kadın aday sayıları söylenirken, TBMM’de grubu olan DEVA Partisi’nin 9 kadın adayından bahsedilmiyor. Allah’tan korkun.” “RAKİPLERİNE YAŞAM İMKANI VERMEYEN İKTİDARLA KARŞI KARŞIYAYIZ” “Partimiz, kurulduğu ilk günden itibaren parti programının başına basın özgürlüğünü koymuş ve yerel basına ayrı bir pencere açtı. Çünkü demokrasilerde tıkanan kanalı açmak için gerçekleştirilecek işlemin ilk ayağını yerel basın oluşturuyor. Yerel basın, iktidarın tam manasıyla nüfuz edemediği ama çıkartmış olduğu yasalarla ve yaptığı İletişim Başkanlığı vasıtasıyla, Basın İlan Kurumu aracılığıyla verdiği reklamlarla denetim altında tutulmaya çalışılıyor. AK Parti’nin, kurulduğu zaman felsefesi, parti programı ve yönetim anlayışı zaman içerisinde otoriteleşmeye gitti. ‘İnsanı yaşat ki devlet de yaşasın’ düsturuyla çıktığı bu yolda her türlü insan hakkını ihlal eden bir pozisyona geldi. İzlediği yol çirkin bir yoldur. Kamu kaynaklarını, belediye kaynaklarını siyasetin finansmanında kullanmayı alışkanlık haline getiren ve kampanya düzeninde rakiplerine yaşam imkanı vermeyen iktidarla karşı karşıyayız.” “İSTANBULLU, İKİ TANE YANLIŞ UYGULAMAYI KENDİSİNE ÖRNEK ALMAYA MAHKUM DEĞİL” “Belediye yönetimlerinin de belediye kaynaklarını bu şekilde iktidarın dışında seçim propagandasının malzemesi haline getirdiğini İstanbul’da gördüm. Bulunduğunuz ilçelerin meydanlarına bir bakın! Oralarda gökyüzünü görme imkanınız yoktur. 90*250 büyüklüğündeki bir brandanın maliyeti 200 liranın üzerinde olmasına rağmen devasa bayraklar, brandalar hem çevre kirliliği açısından hem de bu kaynakları kendi helalinden yapmamış olmaları nedeniyle kamu ve belediye imkanlarını kullanmış olan rakiplerimizi öncelikle milletimizin vicdanına havale ediyoruz. Ama milletimizin vicdanını kirletmek adına öyle bir algı operasyonu gerçekleştiriyorlar ki... Sanki İstanbul’da ikili bir seçim var da onların dışında başka hiç muhatap yokmuş gibi gösteriyorlar. Ne İstanbul ne de Türkiye iki yanlışa mahkum değil. İki tane yanlış uygulamayı kendisine örnek almaya mahkum değil. Bu milletin farklı seçenekleri de var. O seçenekler arasında DEVA Partisi’nin hazırlamış olduğu eylem planlarıyla, yerel yönetimlere dair söyleyeceği çok önemli sözlerle İstanbul seçimlerinde var olduğunu ifade ediyoruz. Temiz belediyecilik yaratmak istiyorsak önce zihniyetin temiz olması lazım. Zihniyetin tamamen İstanbul’a, belediyeciliğe odaklanmış olması gerekiyor. İstanbul’da, İstanbul’un seçimi dışında her şey konuşuluyor. Ama ortada İstanbul’a dair somut hiçbir veri yok. Her ikisi de sanki İstanbul’a yeni gelmiş de bu göreve talip oluyor. Böyle bir kampanya yürütüyorlar. Adayın biri 2013 yılında TBMM’de olduğumuz dönemde TOKİ’de üst düzey bir yöneticiydi. 17-25 Aralık sürecinden sonra kenara çekildi. Daha sonra Erdoğan tarafından bakanlıkla ödüllendirildi. O arkadaşımız İstanbul’a yeni gelmiş olabilir ama şehircilik anlamında zaten var olan birisidir. Devletin her türlü imkanı kendi elindeyken şehircilik alanında İstanbul’a ve Türkiye’ye herhangi bir başarısıyla öne çıkmamış birinin yeni bir sayfaymış gibi cilalanıp milletin önüne sunulmuş olmasını İstanbullu seçmenimizin takdirini bırakıyorum.” “5 YIL BOYUNCA İBB BAŞKANIYMIŞ GİBİ DAVRANMADI” “Diğer arkadaşımız... Üzülerek ifade ediyorum ki kendisini yoldan çıkaran iktidarın yanlış davranış ve tutumları oldu. 31 Mart 2019’da seçimi helalinden kazanmıştı. 15-16 bin oy farkı vardı, itiraz edildi ve 13 bine düştü. İkinci turda fark olunca doğal olarak Sayın İmamoğlu’nu daha koltuğuna oturmadan ulusal bir karakter haline getirdiler. Bu yüzden o da 5 yıl boyunca İBB Başkanıymış gibi davranmadı. Kendisini hep cumhurbaşkanı adayı gibi gördü. Bu da kendisine, ittifaka ve İstanbul’a büyük zarar verdi. Son dönemde partisinin genel merkez yarışında doğrudan taraf olması da bunun en önemli göstergesidir.” “ERDOĞAN’IN BASKICI POLİTİKALARININ İSTANBUL’DA İMAMOĞLU TARAFINDAN DA UYGULANDIĞINI GÖRÜYORUZ” “Geldiğimiz noktada İstanbul için acı bir gerçekle karşı karşıya kaldık. Sayın Erdoğan’ın baskıcı tutumu, basını kontrol altına almaya dair haksız ve bir o kadar da yanlış politikaları İstanbul’da Sayın İmamoğlu tarafından da uygulandığını görüyoruz. Sadece basın baskı altında değil. Girdiğimiz her seçim irtibat bürosunda belediye çalışanları seçim kampanyasının öznesi olmuş. Belediye imkanlarıyla bu kampanya yapılıyor. Hiçbir ayrım yapmaksızın tüm çadırlara, SKM’lere giriyorum. İktidarın ve muhalefetin seçim merkezlerine girdiğimde oradaki görevlilerin kimi ilçe belediyesinde kimi büyükşehirde çalışıyor. Böyle yanlış bir şey olabilir mi! Böyle rekabet olur mu?” “DÜNYA NEREYE GİDİYOR, BİZ NE YAPIYORUZ?” “İstanbul’da kendi kaynaklarımızla seçim kampanyası başlattık. Tamamı helalinden olan kaynaklar... Bayrak, pankart asılmasına karşı olan insanlarız. Parti kurulduğundan bu yana genel başkanımızın fotoğraflarını il binalarımıza, makam odalarımıza bile asmadık. 15 milletvekilimiz var, hiçbirinin makam odasında Sayın Babacan’ın fotoğrafı yoktur. Çünkü bu çağ dışı anlayışı yıkmamız lazım. Asılan dev pankartlar meydanda görüntü kirliliğinden başka bir şeye yaramıyor. İnsanlara nefes aldırmak istemeyen bir anlayış... Hangi dünyada yaşıyoruz? Yıl olmuş 2024… Dünya nereye gidiyor, biz ne yapıyoruz?” “TEMİZ BELEDİYECİLİKLE, TEMİZ YÖNETİM ANLAYIŞIYLA İSTANBUL’UN AYAĞA KALKABİLİR” “Bu arkadaşlar yeniye dair bir şey söyleyecek durumları yok. Zaten söylemiyorlar... İstanbul’un en önemli problemlerini ortaya koyup somut projelerle çözeceklerine dair söyledikleri tek bir cümle yok. Biri Gazze’den giriyor, diğeri başka yerden çıkıyor. Sayın Kurum yanlış bir söylemle İstanbul seçimini Gazze ile ilişkilendiriyor, ertesi gün Sayın İmamoğlu Gazze’ye yardım tırları gönderiyor. Aklınız başınıza yeni mi geldi? Gazze’de yaşananlar yeni mi başladı? Yerel seçimle Gazze’de yaşananların ne alakası var? Gazze’ye yapılan yardımların seçim propagandası haline getirmenin bir anlamı yok. Bu yakışıksız davranış. Temiz belediyecilikle, temiz yönetim anlayışıyla İstanbul’un ayağa kalkabileceğine inanıyoruz.” İSTANBUL’UN SORUNLARINA VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİNE DEĞİNDİ “Beyoğlu başta olmak üzere gezdiğim tüm ilçelerdeki en önemli sorunun denetimsizlik olduğunu gördüm. Hiçbir alanda denetim yok. Ne devletin gücünü kullananlar ne de yerel belediyeler hakkıyla denetim yapmıyor. Çoğu binanın altında sağlıksız koşullarda atölyeler, 12-13 yaşında işçi çocuklar, bu ülkenin vatandaşı olmayan işçi insanlar... Anadolu’nun en ücra köşesinde bile bu kadar denetimsizlik söz konusu değil. Bir diğer husus... Yaya kaldırımları işgal edilmiş durumda. İstanbul’daki yaya kaldırımlarını özgürleştirmek, İstanbul’u yayalaştırma projesini bir an önce başlatmak gerekiyor. İstanbul yaya kaldırımı olmayan bir şehir haline geldi. Diğer bir önceliğimiz deprem olacak. Deprem geldikten sonra alınacak hiçbir önlem yok. Önlemleri deprem gelmeden önce almak gerekiyor. Bunun önlemini almak için devletin hazinesinden çok büyük kaynaklar harcamaya gerek yok. Tekerlek icat edildi. Yeniden icat etmeye gerek yok. Dünya bunu çözmüş. Genel Başkanımız Ali Babacan 27 yaşında Amerika’daki Konut Finansman Kurumu’na danışmanlık yapmış bir isim. Konut finansman kurumu kurmamız gerektiğin ısrarla söylüyoruz. 60 farklı banka vatandaşa konut kredisi veriyor. Bunu yaparken de hem konuta ipotek koyuyor hem çok yüksek oranda kredi faizi uyguluyor hem de bunları zincirleme kefil sistemiyle yapıyor. Peki ne yapılması gerekiyor? Yeni inşaata izin vermemek kaydıyla var olan konutlar için kullanılmak üzere konut finansman kurumu aracılığıyla kendi mülkünü ipotek olarak gösterecek ve uzun vadeli kredi kullanacak. Faiz oranları da sıfıra yakın olacak. Bu sayede vatandaş oturduğu konutunu yenilemiş olacak. Diğer bir konu ise ulaşım... Kim 5 yılda ulaşım sorununu çözeceğini söylüyorsa bilin ki o sizi kandırıyor. Öncelikle var olan nüfusu azaltmak gerekiyor. Buradaki insanımıza da toplu taşıma geleneğini yerleştirmek gerekiyor. Anadolu Yakası’ndan köprüye gidene kadar 8 noktada trafik tıkanıklığı varsa bunun ikisi normal trafik tıkanıklığıysa altısı araçlardan kaynaklanıyor. İstanbul, Avrupa’nın hurdalığı olmuş durumda. Avrupa’da belli yaşın üstündeki araçları 3. dünya ülkelerine gönderiyorlar, kendileri yeni model araçlara biniyorlar. Bu uygulamayı İstanbul’da rahatlıkla yapabiliriz.” “TRT’YE BİR KEZ DAHA HAKKIMIZI HELAL ETMİYORUZ” “Erdoğan’ın ‘bu yasayla son seçimim’ demeci var. Oyuna bakın oyuna... ‘Bu yasayı değiştirebilirim. Bırakıp gitmiyorum’ diyor. Erdoğan bu sözü ilk kez 2011’de söylemişti. Gerekirse vakfın başına geçip Anadolu’yu gezmekten bahsediyordu. Daha sonra 3 dönem kuralı nedeniyle genel başkanlığın sonuna geldiğini söylemişti. Geldiğimiz noktada yerel seçimde sorun gördüğü için duygusal bir bağ kurmak istedi. Hep duygulara oynuyor. Hiç realiteye uygun siyasi tarzı yok. Devletin imkanlarıyla TRT aracılığıyla kandırdığı kesimle duygusal bağ kurarak bir sefer daha oy alabilir miyim diye düşünüyor. O yüzden DEVA Partisi olarak TRT’ye bir kez daha hakkımızı helal etmiyoruz.” İMAMOĞLU’NA SERT SÖZLER! “5 yıldır İstanbul’u yöneten arkadaşın kamuoyunun karşısına çıkıp hesap verdiğini gördünüz mü? 31 Mart seçimlerinden sonra 3 aylık seçim kampanyasını binlerce araç söylemiyle yürütmüştü. TÜGVA’ya, TÜRGEV’e tahsis edilmiş yurtlardan bahsetmişti. Ne oldu Sayın İmamoğlu? Bu araçlar buharlaştı mı? O yurtlar geri mi alındı? 5 yıldır neden hesap sormuyorsun? Sordun da bizim mi haberimiz yok? Eğer bunları sadece siyasi malzeme olarak kullandıysan senin de onlardan bir farkın yok.” Haber: Hikmet AYDOĞAN
Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı İdris Şahin, basın mensupları ile bir araya geldi. Şahin, siyasetin gündeminde ses getirecek ifadeler kullandı.

DEVA Partisi İstanbul İl Başkanlığı'nda düzenlenen programa; Genel Başkan Yardımcısı Candan Karlıtekin, İBB Başkan Adayı İdris Şahin, İl Başkanı Ali Hakan Ağaoğlu ve çok sayıda basın mensubu katıldı.

İDRİS ŞAHİN: “SİYASETİ HEP SİZİN İÇİNİZDE, HALKIN ARASINDA YAPTIM”

“Siyaseti kısa vadeli bir iş olarak hiç görmedim. Hep uzun vadeli hareket ettik. Siyaseti de hep sizin içinizde, halkın arasında yaptım. Bu süreç içerisinde çok önemli komisyonlarda görevler aldım. 2012’de darbe ve muhtıraları araştırma komisyonu, 2013’te çözüm sürecinin sözcülüğü bize aitti. Akabinde DEVA Partisi’nin sözcülüğünü yaptım. 1 dönem iktidar partisinde, 1 dönem de DEVA Partisi’nde milletvekilliği görevlerinde bulundum.”

İSTANBUL’DA 9 KADIN ADAY

“Biz hazırız. İstanbul’u yönetecek kadrolara sahibiz. Ehliyetli ve liyakatli kadrolarımız var. İstanbul’un 39 ilçesinde de adayımız mevcut. Bunlardan 9 tanesi kadın aday. Ulusal basında AK Parti, CHP, İYP Parti’nin kadın aday sayıları söylenirken, TBMM’de grubu olan DEVA Partisi’nin 9 kadın adayından bahsedilmiyor. Allah’tan korkun.”

“RAKİPLERİNE YAŞAM İMKANI VERMEYEN İKTİDARLA KARŞI KARŞIYAYIZ”

“Partimiz, kurulduğu ilk günden itibaren parti programının başına basın özgürlüğünü koymuş ve yerel basına ayrı bir pencere açtı. Çünkü demokrasilerde tıkanan kanalı açmak için gerçekleştirilecek işlemin ilk ayağını yerel basın oluşturuyor. Yerel basın, iktidarın tam manasıyla nüfuz edemediği ama çıkartmış olduğu yasalarla ve yaptığı İletişim Başkanlığı vasıtasıyla, Basın İlan Kurumu aracılığıyla verdiği reklamlarla denetim altında tutulmaya çalışılıyor. AK Parti’nin, kurulduğu zaman felsefesi, parti programı ve yönetim anlayışı zaman içerisinde otoriteleşmeye gitti. ‘İnsanı yaşat ki devlet de yaşasın’ düsturuyla çıktığı bu yolda her türlü insan hakkını ihlal eden bir pozisyona geldi. İzlediği yol çirkin bir yoldur. Kamu kaynaklarını, belediye kaynaklarını siyasetin finansmanında kullanmayı alışkanlık haline getiren ve kampanya düzeninde rakiplerine yaşam imkanı vermeyen iktidarla karşı karşıyayız.”

“İSTANBULLU, İKİ TANE YANLIŞ UYGULAMAYI KENDİSİNE ÖRNEK ALMAYA MAHKUM DEĞİL”

“Belediye yönetimlerinin de belediye kaynaklarını bu şekilde iktidarın dışında seçim propagandasının malzemesi haline getirdiğini İstanbul’da gördüm. Bulunduğunuz ilçelerin meydanlarına bir bakın! Oralarda gökyüzünü görme imkanınız yoktur. 90*250 büyüklüğündeki bir brandanın maliyeti 200 liranın üzerinde olmasına rağmen devasa bayraklar, brandalar hem çevre kirliliği açısından hem de bu kaynakları kendi helalinden yapmamış olmaları nedeniyle kamu ve belediye imkanlarını kullanmış olan rakiplerimizi öncelikle milletimizin vicdanına havale ediyoruz. Ama milletimizin vicdanını kirletmek adına öyle bir algı operasyonu gerçekleştiriyorlar ki... Sanki İstanbul’da ikili bir seçim var da onların dışında başka hiç muhatap yokmuş gibi gösteriyorlar. Ne İstanbul ne de Türkiye iki yanlışa mahkum değil. İki tane yanlış uygulamayı kendisine örnek almaya mahkum değil. Bu milletin farklı seçenekleri de var. O seçenekler arasında DEVA Partisi’nin hazırlamış olduğu eylem planlarıyla, yerel yönetimlere dair söyleyeceği çok önemli sözlerle İstanbul seçimlerinde var olduğunu ifade ediyoruz. Temiz belediyecilik yaratmak istiyorsak önce zihniyetin temiz olması lazım. Zihniyetin tamamen İstanbul’a, belediyeciliğe odaklanmış olması gerekiyor. İstanbul’da, İstanbul’un seçimi dışında her şey konuşuluyor. Ama ortada İstanbul’a dair somut hiçbir veri yok. Her ikisi de sanki İstanbul’a yeni gelmiş de bu göreve talip oluyor. Böyle bir kampanya yürütüyorlar. Adayın biri 2013 yılında TBMM’de olduğumuz dönemde TOKİ’de üst düzey bir yöneticiydi. 17-25 Aralık sürecinden sonra kenara çekildi. Daha sonra Erdoğan tarafından bakanlıkla ödüllendirildi. O arkadaşımız İstanbul’a yeni gelmiş olabilir ama şehircilik anlamında zaten var olan birisidir. Devletin her türlü imkanı kendi elindeyken şehircilik alanında İstanbul’a ve Türkiye’ye herhangi bir başarısıyla öne çıkmamış birinin yeni bir sayfaymış gibi cilalanıp milletin önüne sunulmuş olmasını İstanbullu seçmenimizin takdirini bırakıyorum.”

“5 YIL BOYUNCA İBB BAŞKANIYMIŞ GİBİ DAVRANMADI”

“Diğer arkadaşımız... Üzülerek ifade ediyorum ki kendisini yoldan çıkaran iktidarın yanlış davranış ve tutumları oldu. 31 Mart 2019’da seçimi helalinden kazanmıştı. 15-16 bin oy farkı vardı, itiraz edildi ve 13 bine düştü. İkinci turda fark olunca doğal olarak Sayın İmamoğlu’nu daha koltuğuna oturmadan ulusal bir karakter haline getirdiler. Bu yüzden o da 5 yıl boyunca İBB Başkanıymış gibi davranmadı. Kendisini hep cumhurbaşkanı adayı gibi gördü. Bu da kendisine, ittifaka ve İstanbul’a büyük zarar verdi. Son dönemde partisinin genel merkez yarışında doğrudan taraf olması da bunun en önemli göstergesidir.”

“ERDOĞAN’IN BASKICI POLİTİKALARININ İSTANBUL’DA İMAMOĞLU TARAFINDAN DA UYGULANDIĞINI GÖRÜYORUZ”

“Geldiğimiz noktada İstanbul için acı bir gerçekle karşı karşıya kaldık. Sayın Erdoğan’ın baskıcı tutumu, basını kontrol altına almaya dair haksız ve bir o kadar da yanlış politikaları İstanbul’da Sayın İmamoğlu tarafından da uygulandığını görüyoruz. Sadece basın baskı altında değil. Girdiğimiz her seçim irtibat bürosunda belediye çalışanları seçim kampanyasının öznesi olmuş. Belediye imkanlarıyla bu kampanya yapılıyor. Hiçbir ayrım yapmaksızın tüm çadırlara, SKM’lere giriyorum. İktidarın ve muhalefetin seçim merkezlerine girdiğimde oradaki görevlilerin kimi ilçe belediyesinde kimi büyükşehirde çalışıyor. Böyle yanlış bir şey olabilir mi! Böyle rekabet olur mu?”

“DÜNYA NEREYE GİDİYOR, BİZ NE YAPIYORUZ?”

“İstanbul’da kendi kaynaklarımızla seçim kampanyası başlattık. Tamamı helalinden olan kaynaklar... Bayrak, pankart asılmasına karşı olan insanlarız. Parti kurulduğundan bu yana genel başkanımızın fotoğraflarını il binalarımıza, makam odalarımıza bile asmadık. 15 milletvekilimiz var, hiçbirinin makam odasında Sayın Babacan’ın fotoğrafı yoktur. Çünkü bu çağ dışı anlayışı yıkmamız lazım. Asılan dev pankartlar meydanda görüntü kirliliğinden başka bir şeye yaramıyor. İnsanlara nefes aldırmak istemeyen bir anlayış... Hangi dünyada yaşıyoruz? Yıl olmuş 2024… Dünya nereye gidiyor, biz ne yapıyoruz?”

“TEMİZ BELEDİYECİLİKLE, TEMİZ YÖNETİM ANLAYIŞIYLA İSTANBUL’UN AYAĞA KALKABİLİR”

“Bu arkadaşlar yeniye dair bir şey söyleyecek durumları yok. Zaten söylemiyorlar... İstanbul’un en önemli problemlerini ortaya koyup somut projelerle çözeceklerine dair söyledikleri tek bir cümle yok. Biri Gazze’den giriyor, diğeri başka yerden çıkıyor. Sayın Kurum yanlış bir söylemle İstanbul seçimini Gazze ile ilişkilendiriyor, ertesi gün Sayın İmamoğlu Gazze’ye yardım tırları gönderiyor. Aklınız başınıza yeni mi geldi? Gazze’de yaşananlar yeni mi başladı? Yerel seçimle Gazze’de yaşananların ne alakası var? Gazze’ye yapılan yardımların seçim propagandası haline getirmenin bir anlamı yok. Bu yakışıksız davranış. Temiz belediyecilikle, temiz yönetim anlayışıyla İstanbul’un ayağa kalkabileceğine inanıyoruz.”

İSTANBUL’UN SORUNLARINA VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİNE DEĞİNDİ

“Beyoğlu başta olmak üzere gezdiğim tüm ilçelerdeki en önemli sorunun denetimsizlik olduğunu gördüm. Hiçbir alanda denetim yok. Ne devletin gücünü kullananlar ne de yerel belediyeler hakkıyla denetim yapmıyor. Çoğu binanın altında sağlıksız koşullarda atölyeler, 12-13 yaşında işçi çocuklar, bu ülkenin vatandaşı olmayan işçi insanlar... Anadolu’nun en ücra köşesinde bile bu kadar denetimsizlik söz konusu değil. Bir diğer husus... Yaya kaldırımları işgal edilmiş durumda. İstanbul’daki yaya kaldırımlarını özgürleştirmek, İstanbul’u yayalaştırma projesini bir an önce başlatmak gerekiyor. İstanbul yaya kaldırımı olmayan bir şehir haline geldi. Diğer bir önceliğimiz deprem olacak. Deprem geldikten sonra alınacak hiçbir önlem yok. Önlemleri deprem gelmeden önce almak gerekiyor. Bunun önlemini almak için devletin hazinesinden çok büyük kaynaklar harcamaya gerek yok. Tekerlek icat edildi. Yeniden icat etmeye gerek yok. Dünya bunu çözmüş. Genel Başkanımız Ali Babacan 27 yaşında Amerika’daki Konut Finansman Kurumu’na danışmanlık yapmış bir isim. Konut finansman kurumu kurmamız gerektiğin ısrarla söylüyoruz. 60 farklı banka vatandaşa konut kredisi veriyor. Bunu yaparken de hem konuta ipotek koyuyor hem çok yüksek oranda kredi faizi uyguluyor hem de bunları zincirleme kefil sistemiyle yapıyor. Peki ne yapılması gerekiyor? Yeni inşaata izin vermemek kaydıyla var olan konutlar için kullanılmak üzere konut finansman kurumu aracılığıyla kendi mülkünü ipotek olarak gösterecek ve uzun vadeli kredi kullanacak. Faiz oranları da sıfıra yakın olacak. Bu sayede vatandaş oturduğu konutunu yenilemiş olacak. Diğer bir konu ise ulaşım... Kim 5 yılda ulaşım sorununu çözeceğini söylüyorsa bilin ki o sizi kandırıyor. Öncelikle var olan nüfusu azaltmak gerekiyor. Buradaki insanımıza da toplu taşıma geleneğini yerleştirmek gerekiyor. Anadolu Yakası’ndan köprüye gidene kadar 8 noktada trafik tıkanıklığı varsa bunun ikisi normal trafik tıkanıklığıysa altısı araçlardan kaynaklanıyor. İstanbul, Avrupa’nın hurdalığı olmuş durumda. Avrupa’da belli yaşın üstündeki araçları 3. dünya ülkelerine gönderiyorlar, kendileri yeni model araçlara biniyorlar. Bu uygulamayı İstanbul’da rahatlıkla yapabiliriz.”

“TRT’YE BİR KEZ DAHA HAKKIMIZI HELAL ETMİYORUZ”

“Erdoğan’ın ‘bu yasayla son seçimim’ demeci var. Oyuna bakın oyuna... ‘Bu yasayı değiştirebilirim. Bırakıp gitmiyorum’ diyor. Erdoğan bu sözü ilk kez 2011’de söylemişti. Gerekirse vakfın başına geçip Anadolu’yu gezmekten bahsediyordu. Daha sonra 3 dönem kuralı nedeniyle genel başkanlığın sonuna geldiğini söylemişti. Geldiğimiz noktada yerel seçimde sorun gördüğü için duygusal bir bağ kurmak istedi. Hep duygulara oynuyor. Hiç realiteye uygun siyasi tarzı yok. Devletin imkanlarıyla TRT aracılığıyla kandırdığı kesimle duygusal bağ kurarak bir sefer daha oy alabilir miyim diye düşünüyor. O yüzden DEVA Partisi olarak TRT’ye bir kez daha hakkımızı helal etmiyoruz.”

İMAMOĞLU’NA SERT SÖZLER!

“5 yıldır İstanbul’u yöneten arkadaşın kamuoyunun karşısına çıkıp hesap verdiğini gördünüz mü? 31 Mart seçimlerinden sonra 3 aylık seçim kampanyasını binlerce araç söylemiyle yürütmüştü. TÜGVA’ya, TÜRGEV’e tahsis edilmiş yurtlardan bahsetmişti. Ne oldu Sayın İmamoğlu? Bu araçlar buharlaştı mı? O yurtlar geri mi alındı? 5 yıldır neden hesap sormuyorsun? Sordun da bizim mi haberimiz yok? Eğer bunları sadece siyasi malzeme olarak kullandıysan senin de onlardan bir farkın yok.”

Haber: Hikmet AYDOĞAN

İstanbul HABERİ

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve hakikatinsesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.